Ağustos 17, 2010

uçan domuz


-->
sürekli düşünen, durmadan çalışan bir beyin, beynin gibi durmadan çalışsa da ondan çok çok daha yavaş yaşlanan zaman öğeleri ( saniye – salise hariç. ), ruh haline göre dinlediğin ve kendini içinde bulduğun tınılar (kaldı ki bunlar da düşündürücü fakat sıcak havalarda ara ara esip az da olsa serinleten rüzgar gibiler), perec, insan kirliliğiyle dolu bir çöp kutusu ( burada çöp kutusu olarak hafıza ve geçmişi aslında bugünü kastediyorum, çünkü insanlar gitse bile izleri kalıyor, kanatıyor namussuz.acıtarak gitme, iz bırakma durumları bilirsiniz. not: dosya büyüklüğü kıstastır.), simgeleşmiş günlük yaşam belirtileri (her günün aynı geçiyorsa yaşamak için ikonların olması büyük kolaylık.), ara sıra farklılık yaratmak için yaptığın bişeyler (akşam onda otostopla şehre inip soğuk, kırmızı ve yalnız iki bira içmek, işten sonra gerçek anlamıyla hiçbir şey yapmamak, okuyamamak, yazamamak.), sıcaklar ve izmir (sabah evden çıkmadan sıcaklığa bakıp siktir çekmek ve yıllar önceden kendine verdiğin bir sözü her defasında hatırlatan listede otuzbeşinci kendinde ise yaş itibariyle son sıradaki kent.), ve bu sıralar zamanımı alan toprak kokulu ve hala neden uçma isteği duyduğunu anlayamadığım uçan domuzlu kent.kapıdan her girdiğimde tekrarlıyorum;