Mayıs 25, 2012

yol çizgileri #28

en büyük asker bizim asker. peh..

aslında o öyle değil; en küçük asker sizinkisi. bir bok bilmeyen, daha yaşamamış olan, gidecek olan.. bot bağlamayı, yatağını nasıl yapması gerektiğini öğrenecek usta askerden. sonra bir farkına varacak ki; ben nerdeyim lan?! diyecek! öyle ya da böyle kabullenecek tabii. beş para etmez insanlarla aynı koğuşta yanyana yatıp kalkacak. en büyük asker acemi asker..

usta'ya geçtimi asıl en küçük asker sizin asker. üst devreler var, torun olacak gidince. daha ona karavana açtıracak ve koğuşu temizletecekler. nöbetçi subay çay isteyecek, sike sike götürecek en büyük asker. sonra nöbetler başlayacak. gecenin bir yarısı omzundaki çizgilerin verdiği güçle çavuş uyandıracak onu, hadi kalk lan nöbetin var, diyecek. halbuki daha yeni dalmış olacak uykuya belki ama da kimin umrunda bu?! sorgusuz, postalı ayağına ve kamuflajı üstüne giyinecek, gün sayacak şafak defterinden; üstdevre olmama daha şu kadar gün var, diye. üst devre, kral devre olacak da rahat edecek. bir yıl demek bu.

hadi herkes tutsun nefesini bir yıl? hım olmadı değil mi?..

dahası, üç numara saçlarıyla yolculandığı, ardından ağlayan ve bekleyen kişiler için geceler boyunca düşünecek, ıslık çalıp çaresizliğin tadına varacak. ve öyle gecelerin birinde anlayacak ki bizim asker, boş bir savaşın içinde. öylesine yaşıyor. işte o an sabretmeyi öğrenecek içinde kaybolan vatan sevgisiyle birlikte. şansı varsa hayatta kalacak. ziyan olan günlerinden çok sonrasına umut bağlayacak. en aciz asker bizim asker.

hayatın bilmem kaç günü, her an'ı böyle rutinle geçecek, harcanacak.. ee artık kız istemeye de işe girmeye de hakkı var ne de olsa, o son a4 kağıt sayesinde, peki bu yaşanan zaman niyeydi? neye hizmet etti? büyümek olgunlaşmak için illa böyle bir şey lazım ve gerekli miydi? en sonunda da siktiredecek her şeyi, özlediği şeyleri sırayla hızlıca yaptıktan sonra başlayacak standart bir hayata bu asker. en rutin asker sizin asker. hee evet.

kağıt üstünde hala askerim, fiilen bitirsem de. ve günde oniki saat cezaevi nöbetinin ardından şimdilerde bir o kadar dükkan nöbeti tutuyorum, alibaba'yı dinlendiriyorum. dinlensin. bu aralar caddede  önümden asker konvoyları geçiyor görüyorum, düşünüyorum.. ve bunları gecenin bir vakti, zamanında köpekler gibi özlediğim odamın bir köşesinde, ustada aldığım siyah stabilo kalem ve acemide kitap okurken kullandığım okuma feneri yardımıyla döküyorum kağıda hala aklımda gezinen silah seri numaramla, o günleri düşünerek. güzel şeylerden çok hatırlayıp küfrederek..

en normal asker, en yitik asker bizim asker. evet.