kullandığı ankastre mutfak eşyalarını tanıtan yazara sahip bi blog gördüm az önce; ben de burada hissimi, fikrimi falan anlatmaya çabalıyorum.. hangimiz daha değişiğiz anlamadım. mesela ben 'bide şöyle hissediyorum..' diye cümleye başlarken, o, 'bunlar da ilginizi çekebilir..' deyip alaka kurduğunu düşündüğü şeyler sıralayıp okurunu tatmin edebiliyor. toplamda da kendini tabii. benim daha kesin bir tane bile önermem yok galiba. birisinin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm şey sayısı çok az. kim arama motorlarına 'his' yada 'koku' yada 'akıl', 'algı' ve benzeri şeyler yazıp 'aynı dili konuştuğum kişiler neler hissediyor, düşünüyor, paylaşıyor acaba' diye bakar ki? kaç kişiyiz? fırın ve buzdolabı çok önemli ama, olmazsa olmazlarımız. fakat fikir kimin umurunda ki? ya his? önemli olan bir insanın renklerini bilmek, anlamaya çalışmak değil uzun zamandır galiba. gördükçe farkediyor insan. giderek dar ve düz bir şekilde yaşamaya başlayan neslimiz davlumbazın hangi renklerinin var olduğunu daha çok merak ediyor. kimse şiddetten, karmaşadan ya da başka kötü düşüncelerden uzaklaşıp yaşamını evine ve kategorize edilmiş arkadaş dünyasına ayırmasın demiyorum elbetteki, ama, bu kadar da kişileri soyutlar nitelikteki insanlarla aynı ülkede yaşayacağımı bilsem birşeyleri değiştirirdim. en azından denerdim. boşuna yorulup, gereksiz streslere girip bir insanın hayatını güzelleştirmeye çalışmak ve sonrasında çoğunlukla yenilmek, yalnızlaşmak yerine ankastre mutfaklı evimi kurar, gözlerimi kulaklarımı kapardım. yani denerdim.
en azından denerdim.