uyuyan şu insanların rüyaları adına
geceyi hırka gibi giyinmiş uykusuzluğun acısı adına
ağaçların yaprak yaprak gökyüzüne uzanmış arzusu adına
sokak köpeklerinin ezanla başlayan ulumaları adına
denizin büyük mavi karanlığı adına
incinmiş gururun gözyaşı adına
dağ başlarının mağrur ıssızlığı adına
nar ağaçlarının kırmızı bereket çanı adına
umudun umutsuzluktan ağır yükü adına
kalbine inanmış bütün sevenlerin muradı adına
yolların cezaya döndüğü uzaklıklar adına
yolların bağışa döndüğü yakınlıklar adına
saka kuşunun çembercik kuşuna söylediği şarkılar adına
şarabın mumla seviştiği geceler adına
arzusu gövdesinde kalmış ölüler adına
yoksulluğun uzak derin gözleri adına
yüzü yere düşen çaresizlik adına
kavuşmanın kekeme sevinci adına
herkesten yapılmış duvarlar adına
kendinden başka doğrusu olmayan büyük aşklar adına
o ışık goncasının arzusu ve korkusu adına
benim kırk yıl gecikmiş avunmaz zamanım adına
aşkı bir gövdeden doğuran dünya
sen koydun bu kalbi bu güzelliğin önüne
ayrılığa bırakma beni
ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü
gecikme, şükrü erbaş