-yav böyle gidiliyo mu ben ilk defa şahit oluyorum.
-gidiliyo dayı neden gidilmesin, biz bayaadır böyle gidip geliyoruz. (gayet laçka bu tavra dikkatinizi çekiyorum nedenini birazdan hepimiz anlıycaz)
-hmmm (demeye kalmadan ben dönüyorum, bitti muhabbet)
.
.
.
-hangi bölüm okuyosun?
-kimya mühendisliği dayı.
-iş var mı peki, ne yapıcan, geniş mi?
-geniş dayı geniş, sektör geniş, herbişeyde var kimya.
-e bide akademisyen mi ne diyolar ondan oluyolar, sen de olsana?
-o işler karışık dayı.
.
.
.
neyse.balıklıova dolmuşu geldi (orada da anılarımız var, güzel yer). ayakta başka bi adam para topluyo, ben uzattım o az önceki dayı benden al arkadaşınkini dedi, ben gerek yok sağolun dedim ve parayı uzatım direk kulaklığı taktım, e tabi biraz önceden antremanlı dayı ben kulaklığı takınca uğraşmanın anlamsız olduğunu anladı ve kendi para üstünü koydu cebine. üstü başı da düzgün birisi yani nasıl diyim, temiz bi adam. yüzü de öyle, ama nedense benim o gün öyle olasım tuttu, uğraşmak istemedim. neyse bi koltuk boşaldı, lise kıyafetli bi kız oturuyo yanı boş, ben bizimkine dedim siz geçin oturun diye, tamam dedi neyse tam oturacak, o liseli kız merhaba hocam dedi. ben yıkıldım.. tabi içim içimi yiyo, ulan adam öğretmenmiş tüh saygısızlık ettik diye. okula varana kadar nasıl yedim kendimi anlatamam. ama insanlık olgusunu bir kez daha gördüm dolmuştan inmeden. o bizim biraz önce yerinde otururken kendinden emin, temiz saf öğretmen dayının boynu böyle öne doğru bükülmüş, ağzı hafif açık uyuyor. kız da dışarıyı falan izliyo. hocası yanında uyukluyo. ben rahatlıyorum. kusura bakmayın hocam hepimiz insanız :)