Ekim 31, 2011

aynı dertten muzdarip #14

ani bi ağlama isteği kadar hiçbişey avuçlarındaki yalnızlığı tamamlayamaz.

algı böyle bir şey evet #8

aylar evvel istanbul'a dönerken az çok nasıl bir hayatın beni beklediğinin farkındaydım. öyle de oldu. o zamanlar n'olur sürpriz yap bana demiştim istanbul'a, şaşırt beni!
bu sen misin?

kafamın aynı olduğu adamlar #3



susup, denizin sana bişeyler söylemesini beklemek..

Ekim 29, 2011

Ekim 27, 2011

Ekim 26, 2011

Ekim 23, 2011

Ekim 17, 2011

algı böyle bir şey evet #5

ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine.

Ekim 14, 2011

arada olur öyle #53

soğuk hava geliyo yine.
oduncu gömleklerimi çıkardım valizden, hazırım.

algı böyle bir şey evet #4

kendimi herkes gibi hissettiğim zamanlardan biri şu;

"ıvır zıvır bu yeni numaram 05.. ... .. ..
isim soyisim"

merhaba, n'aber? bile yok.

Ekim 12, 2011

Ekim 08, 2011

arada olur öyle #51

birazdan gidip çekirdeğe vurucam kendimi. sıkıldım.

algı böyle bir şey evet #3

yer: çarşamba pazarı & bulutların üstü
saat: öğleden sonra dört

annemi arıyorum.

pazarın içinde bir öyle bir böyle bakınıyorum, o kadar pis bir şey ki herkese bakma ihtiyacı duyuyorum. çünkü bakmadığım ve geçen o kişi annem olabilir. böyle böyle baya zaman geçirdim pazarda. ve dikkat ettim, kafamı ani olarak çevirip acaba annem mi diye baktığım kadınların hepsi fiziken annem gibilerdi. bir yüzleri değişikmiş gibi say, aynı o. dayanamayıp uzak bir yol kenarında beklemeye başladım, aklıma geldi demek ki algı böyle bir şey.

ama annemi bulamadım. başka bir yerden eve gitmiş. eh anne dedim attın beni bu kafayla insanların içine ya, neyse.

seviyorum annemi.

algı böyle bir şey evet #2

reklamlar kadar gün içerisinde tiksindiğim başka anlar yok diyebilirim.

Ekim 05, 2011

yol çizgileri #17

aslında benim mesleğim uzun yol tır şöförlüğü olabilirmiş ya. ne çevrende seni daraltan geniş insanlar var, ne yargılayan bakışlar ne de görünce geçmişe döndüğün köşetaşların.
yol ve sen.

Ekim 03, 2011

benim aklım köşeli #22

bazen ne söylediğin değil nasıl söylediğin daha önemli, etkileyici, değiştirici ve gerekli olabilmekte tabi.

aynı dertten muzdarip #11

"hayata karşı ilk küskünlüğümüz, yanımızda sandığımız kişileri karşımızda görmemizle başlar."

Ekim 02, 2011

yol çizgileri #16

saat gece dört.

altunizadede bi duraktayım. kıvanç tatlıtuğ, ben bide ismini bilmediğim kıvançın yanındaki yeşil gözlü kız varız. başka kimse yok. eve dönücem gece otobüsünü bekliyorum fakat param da yok. hatta abartıyorum akbilim de yok, kart boş biliyorum. hadi şöförle konuşurum diyorum da ortada otobüste yok.

üşüyorum, bir sağa bir sola volta atıyorum. harita var durakta onu inceliyorum. şuan buradasınız işaretinin haritada kapladığı alana bakıp o çemberin içinde olduğum için teselli ediyorum kendimi, en azından biyerdesin olm bak diye düşünürken bi yandan da ne diyorum ya ben diye kendi kendime atarlanıyorum. kıvanç araya giriyo hemen baba sakin ol diye. kıvançın reklam panosundaki hali biraz büyük tabi ebat olarak, gözüne bakıyorum, cıkk kesin lens bu diyorum böyle mavi olmaz. kıza bakıyorum; güzel hakkaten ne diyim, ama kişiliği nasıl acaba diyorum kendi kendime. hep ben konuşuyorum ama onlar sessiz.

acaba nasıl bitecek bu gecenin heyecanı biraz var bende o an, gerisi yorgunluk ve sıkıntı. ha bide önümden ön kaldırmış vaziyette milisaniyede geçen iki yarış motorunun verdiği ufak bi heyecan var.o da zaten hemen geçiyo, o kadar. üşüyorum, korna çalan taksilere bakmıyorum bile, heyecanlanmasın, müşteri sanmasın beni diye.

bakıyorum ohoo daha 2 dakika geçmiş. ah ulan diyorum, sevgilinin koynundayken anında sabah edersin, şimdi geçmek bilmiyosun be sen ne biçim zamansın. ne pis bişey oldun sen.

kıvançın keyfi yerinde tabi ama ben biraz gerginim. kafasının üstünde koca koca harflerle "çok sev" yazıyo, jean reklamı, tamam pantolon bu sevilir öyle alınır da ne kadar sevebilirsin ki neticede diyerekten yok arkadaş bunlar anlamıyo reklamdan diye bide üste çıkıyorum. bakma lan diyicem, muhabbet uzar diye neyse diyip ben arkamı dönüyorum.

çok sev.

eski sevgi lerimi düşünüyorum. şuan hepsi bi yerdeler. ama hiçbiri gecenin bi vakti bi durakta değil. ve muhtemelen şuan hiç birinin aklına bile gelmiyorum. gelsem bile biliyorum ki onların düşündüğü şekille aramda bayaa fark olmalı. yoksa ne işim var bu durakta benim. olmuyo kıvanç, artık sevemiyorum diyorum. yeşil gözlü kızın meraklı bakışından anlıyorum ne soracağını, daha sormadan ben söylüyorum; tamam sanki buralarda biyerde ama yok işte o çıkmıyo bi türlü karşıma, sanki geçti benden, diyorum.
susuyoruz.


böyle böyle bi saatten fazla bekledim. neticede şöföre param yok dedim, kartım da boş, bişey demedi, geçtim oturdum, yarıuyur vaziyetteki bi grup insan arasında sallana sallana giderken bi baktım yine dalmışım yol çizgilerine. böyle.

bu günü de böyle atlattık.
günaydın.

Ekim 01, 2011

aynı dertten muzdarip #10

insan uzun yıllar tenhada vede kendiyle kalınca kalabalığa çıkmak bi yerde korkutuyo. izmir istediğin an yalnız kalabilmek açısından güzeldi ama istanbulda mümkün değil bu, heryer insan dolu. en tenha dediğin yerde onlarca insan olabiliyo. onlarca insan onlarca hayat, muhabbet konusu, gülme,haykırma demek.yada hiç bişey olmasa da varlıkları etkiliyo beni. korkutan şey de bu sanırım.