Ekim 02, 2011

yol çizgileri #16

saat gece dört.

altunizadede bi duraktayım. kıvanç tatlıtuğ, ben bide ismini bilmediğim kıvançın yanındaki yeşil gözlü kız varız. başka kimse yok. eve dönücem gece otobüsünü bekliyorum fakat param da yok. hatta abartıyorum akbilim de yok, kart boş biliyorum. hadi şöförle konuşurum diyorum da ortada otobüste yok.

üşüyorum, bir sağa bir sola volta atıyorum. harita var durakta onu inceliyorum. şuan buradasınız işaretinin haritada kapladığı alana bakıp o çemberin içinde olduğum için teselli ediyorum kendimi, en azından biyerdesin olm bak diye düşünürken bi yandan da ne diyorum ya ben diye kendi kendime atarlanıyorum. kıvanç araya giriyo hemen baba sakin ol diye. kıvançın reklam panosundaki hali biraz büyük tabi ebat olarak, gözüne bakıyorum, cıkk kesin lens bu diyorum böyle mavi olmaz. kıza bakıyorum; güzel hakkaten ne diyim, ama kişiliği nasıl acaba diyorum kendi kendime. hep ben konuşuyorum ama onlar sessiz.

acaba nasıl bitecek bu gecenin heyecanı biraz var bende o an, gerisi yorgunluk ve sıkıntı. ha bide önümden ön kaldırmış vaziyette milisaniyede geçen iki yarış motorunun verdiği ufak bi heyecan var.o da zaten hemen geçiyo, o kadar. üşüyorum, korna çalan taksilere bakmıyorum bile, heyecanlanmasın, müşteri sanmasın beni diye.

bakıyorum ohoo daha 2 dakika geçmiş. ah ulan diyorum, sevgilinin koynundayken anında sabah edersin, şimdi geçmek bilmiyosun be sen ne biçim zamansın. ne pis bişey oldun sen.

kıvançın keyfi yerinde tabi ama ben biraz gerginim. kafasının üstünde koca koca harflerle "çok sev" yazıyo, jean reklamı, tamam pantolon bu sevilir öyle alınır da ne kadar sevebilirsin ki neticede diyerekten yok arkadaş bunlar anlamıyo reklamdan diye bide üste çıkıyorum. bakma lan diyicem, muhabbet uzar diye neyse diyip ben arkamı dönüyorum.

çok sev.

eski sevgi lerimi düşünüyorum. şuan hepsi bi yerdeler. ama hiçbiri gecenin bi vakti bi durakta değil. ve muhtemelen şuan hiç birinin aklına bile gelmiyorum. gelsem bile biliyorum ki onların düşündüğü şekille aramda bayaa fark olmalı. yoksa ne işim var bu durakta benim. olmuyo kıvanç, artık sevemiyorum diyorum. yeşil gözlü kızın meraklı bakışından anlıyorum ne soracağını, daha sormadan ben söylüyorum; tamam sanki buralarda biyerde ama yok işte o çıkmıyo bi türlü karşıma, sanki geçti benden, diyorum.
susuyoruz.


böyle böyle bi saatten fazla bekledim. neticede şöföre param yok dedim, kartım da boş, bişey demedi, geçtim oturdum, yarıuyur vaziyetteki bi grup insan arasında sallana sallana giderken bi baktım yine dalmışım yol çizgilerine. böyle.

bu günü de böyle atlattık.
günaydın.