Nisan 01, 2012

yol çizgileri #25



daha yaşıma basmamış, aylık, ufacık bebekken annem beni yatağın üstüne bırakıp çıkmış odadan. evişleri, babaannemin söylenmeleri falan, normalde bırakıp gitmez ama işte o gün öyle olmuş. tabi ben rahat durur muyum? başlamışım sağa sola dönmeye, ta ki kendimi yatakla duvar arasına sıkıştırana kadar. hayatla yeni tanışan ben, oksijen olmayınca başlamışım morarmaya. annem hala yok. ağlayamıyorum da..

uzun boylu, babayiğitmiş babamın babası, dedem. çokta çapkınmış. ama saygı duyulurmuş kendisine, uzun siyah parkası ve kasketiyle karşısında durduğu kişi tarafından. gelmiş, sıkıştığım yerden çıkarmış beni, kucağına; tamam zeytin gözlüm, kurtuldun, demiş.

hiç görmediğim, aklımın kestiği zamanlarda da çoktan dünyadan göçüp gitmiş olan dedemin kurtardığı hayatı yaşıyorum. o güne kadar ve sonrasında kucağına alıp sevdiği ilk torunuyum, zeytin gözlü. sevgi bariz şekilde gösterilmezmiş o zamanlar, laf olmasın diye.

o zeytin gözler bozuk şimdi, ben bozdum. morluktan olup rengarenk olsun dediği hayatımı da nasıl yaşadığım belli değil. çabalıyorum, düşünüyorum ve her yeni engel öncesi ve sonrasında, gidişat arifelerinde, daha bi sık geliyo aklıma dedem. ona borcum yaşamak. yaşamak istemesen de, en zor yaşama nedeni bu ya..