Nisan 30, 2013

aynı dertten muzdarip #38

hıçkıra hıçkıra ağlayasım var.

terapik dialoglar #53

ender : yaşadıklarına karşı duruşunda huzur. ekiyosun kendinde..filiz olup boy vermesi zaman alıyor. ama farketmesen de kökleşiyor.

ben : toprak benim de hava elin havası. rüzgar esti mi tozum kalmıyor.

arada olur öyle #99

hani an olur uyku haram gelir ya. öyle bi gece sanki ayaklarımın altındaki.

yol çizgileri #38

yıllar evvel anlattığım, alibaba'nın ömrününün en güzel zamanlarını harcadığı yirmibeş metrekarenin diğer yarısındayım. oturduğum yaşlı koltuğun karşısında, göz hizzamda yıllar evvel eşantiyon bi çakıyla boyumun ölçüsünü kazıdığım ve şimdilerde ancak belime kadar gelen iz var. tam da o kadardım. şimdi çocukluğuma bakıyorum. o işareti kazıdığım gündeki kendimi, saflığımı düşünüp kendimi sorguluyorum şimdilerde kafamı eğerek geçtiğim yirmibeş metrekarenin diğer tarafında. 'lan oğlum dükkanı kapatıp gelsene artık' dediğinde bunu hiç söyleyemedim alibaba'ya. orada o ize bakmak o an dünyanın en uzun filmi. çünkü hep en sondan başlayıp o güne gidiyorum. ve en dolu fikri her ne kadar boş boş bakıyo gibi görünsemde, hatta baksamda. çünkü bitmiyo. saatlerce baktığımı biliyorum. yok.

geçmişten cümlelerim bunlar.

ve şimdilerde böyle bir andan da yoksunum. el yazımla yazdığım tüm etiketlerden ayrı bir tek yazı vardı koca yirmibeş metrekarede. 'devren satılık'.

öyle bile olamadı. ne devredildi ne de satıldı.

gitti. o çocuk artık o boyda değil.

aynı dertten muzdarip #37

aslına bakılırsa hayatım hep rutindeydi, benim birşeyleri var etmediğim zamanlarda. bu cümle bir şekilde kabul edilebilir ama asıl sorgulamamın ve hayata bakışımın bulanıklığının başladığı yer şurası; 'bak işte yaşıyosun' dediğim 'birşeyler yaşıyosun' dediğim anlar da zaten o belirli sınırlar içerisinde. yaptığım herşey aslında olasılık dahilinde. sırf ben isteyipte var edebildiğim için varlar yani. açtığım kapıların bana açtığı muhtemel sonuçları yaşıyorum ve kapılar hiç bitmemekte. sonuçlar diyorum çünkü aslında her olasılığın sonucu ve bu sonucun getireceği şey de belli zaten. kaldı ki buna sebep olan en etkin şey bilinçaltımın veya deneyimlerimin dışında kalan o sınırlı var olma çabası beni benden habersiz yöneten. şimdi ben istediğim şeyi mi yaşıyorum? yoksa zaten olacak olanı mı yerine getiriyorum? anlamıyorum. buna olan öfkemi kontrol ederek söylüyorum; ben boğazıma kadar içinde olduğum bu olagelişler dizisini yaşamak istemiyorum. ben hissetmek istiyorum. yaşamak istiyorum. hayat aslında beş duyumun da dışında gelişip beşinin de ağrında.

ve sırf bu yüzden anlıyorum 'bu ne?' ve ardından 'yeter..' diyip nefesini tutanları. gidenleri.

benim aklım köşeli #80

bir insanın yokluğunun verdiği ağırlık, varlığının verdiği hafiflikten fazlaysa ne yapmalı? hadi buyur.