öğle yemeğinde, ona istediği her şeyi vaat ediyor, aynı akşamüstü onu görmezden geliyor, bakışları, sanki o bir peçeymiş gibi kolomb'u delip geçiyor.
azizler günü yortusu'nda onu en gizli özel odasına davet ediyor, nedimelerini gönderiyor, kolomb'un saçlarını örmesine izin veriyor, bir an için memelerini avuçlayıp okşamasına ses çıkarmıyor. sonra muhafızlarını çağırıyor. onu ahırlara sürüyor, kırk gün tavlalarda domuz ağıllarında yatıp kalkmaya mecbur ediyor. atların gevelediği samanların üzerinde perişan halde yatan kolomb'un hayalinde hep uzak diyarlardaki mitolojik altınlar. rüyasında kraliçe'nin parfümünün kokusunu alıyor ama bir domuz ahırında, öğürerek uyanıyor.
kraliçe, kolomb'la oyuncak gibi oynamaktan hoşnut.
kraliçe'nin gönlünü hoş tutmanın hedefine ulaşmasına faydası olabileceğini anımsatıyor kendine. ayağının dibinde domuzlar eşeleniyor. dişlerini gıcırdatıyor.
"kraliçe'nin gönlünü hoş tutmak gerek."