algı, gerçektir.
Nisan 30, 2024
Nisan 29, 2024
aynı dertten muzdarip #77
yaralar derin, seneler kadar
terapik dialoglar #85
ben: pardon bir geçebilir miyim? pardon pardon
bir başkası: kem küm eh
ben: çok pardon, bir geçeyim
bir başkası: geç güzellik
ben: az müsaade, bir geçeyim pardon
bir başkası: yaa saçların çok güzeel
ben: hehe
Nisan 28, 2024
her yerde bir kırmızı var. #61
arada olur öyle #170
aynı dertten muzdarip #76
it hurts to feel
it hurts to hear
it hurts to face it
it hurts to hide
it hurts to touch
it hurts to wake up
it hurts to remember
it hurts to hold on
turn my head!
the hurt's relentless
the hurt of emptiness
the hurt of wanting
the hurt of going on
the hurt of missing
the hurt is killing me
turn my head!
arada olur öyle #169
isviçreli bilim adamları dün gece ne yapıyordu bilmiyorum ama ben isviçreli tatlı bir kadınla güzel bir gece geçirdim. ja ja, cool!
Nisan 26, 2024
arada olur öyle #168
son zamanlarımda sabaha karşı beş ve civarında uyandığım, veya o saate kadar uyuyamadığım, gün sayısı bir hayli fazla. sabah ezanına uyanamayan bir hoca varsa bana söylesin, çekinmesin lütfen. erkenden uyandırayım da ezanını okusun, n'olcak. sevaba girerim belki.
aynı dertten muzdarip #75
Nisan 25, 2024
algı böyle bir şey evet #156
kilitler var, kapıları kapatır
çocuklar sarıldı cani sulara
...
Nisan 24, 2024
algı böyle bir şey evet #155
bazılarımız onu geriye doğru işliyoruz,
atalarımızın adımlarını izleyerek.
ve bazılarımız onu öne doğru işliyoruz,
çocuklarımıza karşı çıkarak.
kafamın aynı olduğu adamlar #99
ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
zaman adlı denizde bir gün bir lahza için
demirleyemez miyiz?
ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
seyrine doymadığı o canım su yanında
bir gün onu üstünde gördüğün şu taşa bak,
oturdum tek başıma!
altında bu kayanın yine böyle inlerdin;
yine böyle çarpardı dalgaların bu yara,
ve böyle serpilirdi rüzgarlarla köpüklerin
o güzel ayaklara.
ey göl, hatırında mı? bir gece sükut derin,
çıt yoktu su üstünde, gök altında, uzakta,
suları usul usul yaran kürekçilerin
gürültüsünden başka.
birden şu yer yüzünün bilmediği bir nefes
büyülenmiş sahilin yankısıyla inledi
sular kulak kesildi, o hayran olduğum ses
şu sözleri söyledi;
‘‘zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler, siz
akmaz olunuz artık!
en güzel günümüzün tadalım o süreksiz
hazlarını azıcık!
ne kadar talihsizler size yalvarır her gün,
hep onlar için akın;
günleriyle birlikte dertlerini götürün,
mesutları bırakın.
nafile isteyişim geçen saniyeleri;
akıp gidiyor zaman.
geceye: ‘‘daha yavaş!’’ deyişim boş; tan yeri
ağaracak birazdan.
sevişmek! hep sevişmek! akıp giden saatin
kadrini bilmeliyiz!
insan için liman yok, sahil yok zaman için,
o geçer, biz göçeriz!..’’
kıskanç zaman, kabil mi sevginin kucak kucak
bize zevki sunduğu sarhoş edici anlar,
kabil mi uzaklara uçup gitsin çabucak
matem günleri kadar?
nasıl olur kalmasın bir iz avucumuzda?
nasıl yok olur her şey büsbütün silinerek?
demek vefasız zaman o demleri bir daha
geri getirmeyecek?
loş uçurumlar: mazi, boşluklar, sonrasızlık,
acaba neylersiniz yuttuğunuz günleri?
alıp götürdüğünüz derin hazları artık
vermez misiniz geri?
ey göl! dilsiz kayalar! mağaralar! kuytu orman!
siz ki zaman esirger, tazeler havasını,
ne olur, ey tabiat o günlerin saklasan
bari hatırasını!
sakin demlerde olsun, deli rüzgarda olsun,
güzel göl, etrafını süsleyen oyalarda,
o kapkara çamlarda, sularına upuzun
dökülen kayalarda!
ister meltemlerinde, bir ürperişle esen
seslerde, ister uzak ister yakında olsun,
yahut gümüş pullarla sular üstünde yüzen
ay ışığın olsun!
kuduran fırtınalar, sazlar bize dert yanan,
meltemini dolduran kokular, hep beraber,
ne varsa işitilen, görülen ve koklanan,
desin ki: ‘‘seviştiler!’’
Nisan 19, 2024
yol çizgileri #66
algı böyle bir şey evet #153
yabancılaştı yüzün, dokunuşundu hüzün,
anladım o saatte başlamıştı ayrılık.
hafifledi ellerin, vücudumdaki yerin,
başının izi yoktu başlamıştı ayrılık.
veda bile etmedik, karar vermedik bile,
neydi esirgediğimiz, bu acelemiz niye?
son bir sigara içelim öyle git gideceksen,
ne olur yavaş iç, yavaş iç dönmeyeceksen!
...
Nisan 17, 2024
arada olur öyle #166
dizime başını düşür, uyu
saçlarım yüzünde gezsin
geceler uzun, geceler boyu
ben yorgun, sen güzelsin
Nisan 16, 2024
benim aklım köşeli #128
var mı rüya takasına girmek isteyen gözükara birisi?
benim rüyalarım için ihtiyacınız olan şey sadece biraz cesaret ve kapsamlı bir sağlık sigortası.
yol çizgileri #65
algı böyle bir şey evet #152
anayasa'nın on ikinci maddesinden güç alarak bugüne kadar kaç kadınla öpüştüğümü düşündüm; genç yaşlarımda öpüştüğüm ilk yıldan bu yıla kadar geçen yıllar içerisinde böyle bir deneyim yaşamış olmama sevindim ama bu geceyi 'olsa da öpüşseydik' dediğim kişiyle öpüşmeden bitirecek olmama da üzüldüm. anayasal tüm haklarımı kullanıyorum.
anayasa madde on iki – herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
Nisan 14, 2024
kafamın aynı olduğu adamlar #96
yol çizgileri #64
Nisan 13, 2024
algı böyle bir şey evet #151
algı böyle bir şey evet #150
Nisan 12, 2024
Nisan 09, 2024
arada olur öyle #165
an anı kovaladı, günler günleri kovaladı, yıllar yılları kovaladı derken yalnızlığa da alıştım böylece.
Nisan 07, 2024
yol çizgileri #63
-doğuştan.. doğuştan denmez aslında, hamileyken babasından ağır bir dayak yemiş.
-babası nerede?
-sinop'ta.
-hapisanedeki?.. geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm.
-sevgilisi.
-onun için mi bu şehirdesiniz?
-...
-sen?
-uzun hikaye, karışık.. bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı, alkolik hasta bir adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu, anasıyla yoksul perişan. bizim tuzumuz kuruydu hacı babam yapmış bir şeyler. bir de zagor vardı, bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filmciydi yeşilçam'da. cepçilik, arpacılık her yol vardı itte. ama sevimli yakışıklı oğlandı, bizimkini aşık etmiş kendine. ben efendi oğlanım okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği bekler, dört sene kaldı üç sene kaldı.. sonunda o da geldi gittik. bizden herkes bunu bekliyormuş, gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü kız bulundu çeyiz falan filan, nikahlandık. iki taksi bir dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bir gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam görür görmez cızz etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar, pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün, tabi taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bir soruşturma; dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede, ama asıl zagor'a kesikmiş. zagor da kaftiden içeride o sıra. bir gün süslenmiş püslenmiş zırt geçti dükkanın önünden, bir yazıldım peşine; tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı, minibüs otobüs geldik sağmalcılara. benim içimde bir sıkıntı, işi anladım tabii, zagor'u ziyarete gidiyor. bir tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içeriden çıktı, sonra bir duyduk kaçmış bunlar. altı ay mı, bir sene mi? kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor, biri polis. ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar, kaltağa da öyle. önce öldü dediler zagor'a sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bir gün çıkageldi mahalleye, zagor içeride, en iyisinden müebbet. bir sabah dükkana geldim baktım bu oturuyor. önce tanıyamadım, anlayınca içim cızz etti. cızz etti de ne, tornavida yemiş gibi oldum. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat.. ama bu sefer başka güzel orospu. orhan'ın şarkıları gibi kalktı böyle dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış, ileride öderim dedi. esnafız ya biz de nasıl? diye sormuş bulunduk; orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bir şey oturdu ağlamaya başladım. ama ne ağlama. işte o gün bir inandım orospuya tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç, ha birini şişledi ha firara teşebbüs o şehir senin bu şehir benim cezaevlerini gezip duruyor. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım ben de onun peşinden. önce dükkan gitti, ardından taksiler, karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem zanaat yok, bu durmuyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım; evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız. yok.. kancık köpek gibi izini sürüyor itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kâr etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bir kersinde döndüm biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim kurtuluyorum.. bu da akıllanmış görünüyor, yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. sinop'ta oluyor bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğuma yakın zagor bir isyana karışıyor yine. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor yine, o halinle kalk git sen diyarbakır'a. üç gün ortadan kaybol. herif kafayı yiyor tabii, dönünce bir dayak buna eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor, durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı, çocuğu da alıp vınn diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bir zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır'da cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bir gece bir büyükle eve geldim, hepsini içtim. zurnayım tabii. bir ara gözümü açıp baktım karlı dağlar geçiyor. bir daha açtım, başımda bir çocuk kalk abi diyarbakır'a geldik diyor. baktım, sahiden diyarbakırdayım. bir soruşturma. kale mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum malımı, bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı, hiç bir şey demedik. o gece oturup düşündüm, oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli. eğ başını usul usul yürü şimdi. o gün bu gün usul usul yürüyorum işte.
benim aklım köşeli #125
kafasında minimum bir tahtası eksik olan kişiler, yani toplumun tabiriyle deliler, öldüklerinde tahtalı köyü boylarlar. tahtalı köye başka hiç kimse kabul edilmez. biz deliler rahatça yaşarız tahtalı köyde.
Nisan 06, 2024
benim aklım köşeli #124
kendi kendime nasıl bir oyun kurduysam artık, ne geliyorsa kendince öyle olduğu gibi yaşanıyor. yıllar evvel düşündüğüm olası şeyler yıllar sonra zamansızca oluveriyor, gördüğüm imgeler kendince beliriyor, merak ettiğim şeyler ise kendi kendine cevaplarını buluyor. tüm bunların arasında rüzgarda özgürce savruluyorum.
hayatı iyisiyle ve kötüsüyle kabul ettiğim için mutluyum. bazen canım yanıyor ama mutluyum. bazen hayatın güzelliğine şaşırıyorum ve yine mutluyum. tüm bunların arasında rüzgarda özgürce savruluyorum.
Nisan 04, 2024
Nisan 03, 2024
kafamın aynı olduğu adamlar #93
anın için taşa tutar il beni
gündüz hayalimde gece düşümde
kumdan kuma savuruyor yel beni
algı böyle bir şey evet #147
bilim, beden bir makinedir, diyor.
reklamlar, beden ticari bir iştir, diyor.
beden, ben bir karnavalım, diyor.
algı böyle bir şey evet #146
tüm o sevgilerimi geri ver, bırak
her yerde bir kırmızı var. #60
magda lemonnier gazetelerden kelimeler kesiyor. bu farklı boyutlardaki kelimeleri kutularda saklıyor. kırmızı kutuda öfkeli kelimeleri saklıyor, yeşilde aşk dolu kelimeleri. mavi kutuda tarafsızları. sarı kutuda hüzünleri. saydam kutuda da büyülü kelimeleri saklıyor.
bazen kelimeler istedikleri gibi karışsın diye kutuları açıp masanın üzerine boca ediyor. o zaman kelimeler ona olmakta olanı anlatıyor ve olacakları haber veriyor.
Nisan 01, 2024
aynı dertten muzdarip #74
önceki bir muzdarip dertlerde dediğim gibi; herkes kendi hayatıyla meşgul, herkes kendi hayatında yaşıyor. herkes bir hayatın içerisinde ve o hayatı yaşıyor. aynı dertlerden muzdarip insanlar da kendi hayatında bir şekilde var oluyorlar.
algı böyle bir şey evet #143
ölüm yavaşça yavaşça
kalem alıp yaz derdimi
gülüm yavaşça yavaşça
kafamın aynı olduğu adamlar #92
nesini söyleyim canım efendim
gayri düzen tutmaz telimiz bizim
arzuhal eylesem deftere sığmaz
omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
benim bu gidişe aklım ermiyor
fukara halini kimse sormuyor
padişah sikkesi selam vermiyor
kefensiz kalacak ölümüz bizim
serdarî halimiz böyle n'olacak
kısa çöp uzundan hakkını alacak
mamurlar yıkılıp viran olacak
sonunda dağılır ilimiz bizim