Nisan 07, 2024

yol çizgileri #63













-çocuk neden sakat abi?
-doğuştan.. doğuştan denmez aslında, hamileyken babasından ağır bir dayak yemiş.
-babası nerede?
-sinop'ta.
-hapisanedeki?.. geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm.
-sevgilisi.
-onun için mi bu şehirdesiniz?
-...
-sen?
-uzun hikaye, karışık.. bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı, alkolik hasta bir adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu, anasıyla yoksul perişan. bizim tuzumuz kuruydu hacı babam yapmış bir şeyler. bir de zagor vardı, bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filmciydi yeşilçam'da. cepçilik, arpacılık her yol vardı itte. ama sevimli yakışıklı oğlandı, bizimkini aşık etmiş kendine. ben efendi oğlanım okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği bekler, dört sene kaldı üç sene kaldı.. sonunda o da geldi gittik. bizden herkes bunu bekliyormuş, gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü kız bulundu çeyiz falan filan, nikahlandık. iki taksi bir dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bir gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam görür görmez cızz etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar, pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün, tabi taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bir soruşturma; dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede, ama asıl zagor'a kesikmiş. zagor da kaftiden içeride o sıra. bir gün süslenmiş püslenmiş zırt geçti dükkanın önünden, bir yazıldım peşine; tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı, minibüs otobüs geldik sağmalcılara. benim içimde bir sıkıntı, işi anladım tabii, zagor'u ziyarete gidiyor. bir tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içeriden çıktı, sonra bir duyduk kaçmış bunlar. altı ay mı, bir sene mi? kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor, biri polis. ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar, kaltağa da öyle. önce öldü dediler zagor'a sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bir gün çıkageldi mahalleye, zagor içeride, en iyisinden müebbet. bir sabah dükkana geldim baktım bu oturuyor. önce tanıyamadım, anlayınca içim cızz etti. cızz etti de ne, tornavida yemiş gibi oldum. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat.. ama bu sefer başka güzel orospu. orhan'ın şarkıları gibi kalktı böyle dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış, ileride öderim dedi. esnafız ya biz de nasıl? diye sormuş bulunduk; orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bir şey oturdu ağlamaya başladım. ama ne ağlama. işte o gün bir inandım orospuya tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç, ha birini şişledi ha firara teşebbüs o şehir senin bu şehir benim cezaevlerini gezip duruyor. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım ben de onun peşinden. önce dükkan gitti, ardından taksiler, karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem zanaat yok, bu durmuyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım; evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız. yok.. kancık köpek gibi izini sürüyor itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kâr etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bir kersinde döndüm biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim kurtuluyorum.. bu da akıllanmış görünüyor, yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. sinop'ta oluyor bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğuma yakın zagor bir isyana karışıyor yine. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor yine, o halinle kalk git sen diyarbakır'a. üç gün ortadan kaybol. herif kafayı yiyor tabii, dönünce bir dayak buna eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor, durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı, çocuğu da alıp vınn diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bir zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır'da cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bir gece bir büyükle eve geldim, hepsini içtim. zurnayım tabii. bir ara gözümü açıp baktım karlı dağlar geçiyor. bir daha açtım, başımda bir çocuk kalk abi diyarbakır'a geldik diyor. baktım, sahiden diyarbakırdayım. bir soruşturma. kale mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum malımı, bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı, hiç bir şey demedik. o gece oturup düşündüm, oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli. eğ başını usul usul yürü şimdi. o gün bu gün usul usul yürüyorum işte.