Mart 29, 2011

yol çizgileri #8

erzincan'a girdim ne güzel bağlar, erzurum'a girdim dumanlı dağlar.
elleri koynunda bir güzel ağlar, oy anam anam nasıl dayanam.

sırf erzincanlı oluşumdan değil sevgim, acayip bi türkü bu yaa. bu kadar sevilir ancak.

zamane

Zamanede bir hal gelmesin başa
Ahdi bütün bir sadık yar kalmamış
Kalleş yar olana dost demem haşa
N'olacak muhannet meydan görmemiş.

Ben bir yar isterim derun-u dilden
Sarfede varını geldikçe elden
Beni setreyleye dudan elden
Her yüze gülen yar olmuş olmamış.

Hüseyin beyhude ah etme naçar
Bir kapı örterse birini açar
Buna dünya derler hepisi geçer
Hangi günü gördün akşam olmamış.

ruhi su.

Mart 28, 2011

yol çizgileri #7

fallarda hep bi "yol" görünüyo ya bu son bi kaç defadır, hadi hayırlısı (:

arada olur öyle #26

geçen haftadan beri, kimisi ciddi derecede rahatsız edici yoğunlukta olmak koşuluyla, kulağım çınlıyo sık sık. hadi iç sesimi geçtim bazen dışarıdan gelen sesleri bile duyamadığım oluyo şiddetinden. fena. kimbilir kim yine andı diyorum o nasıl bi anmaysa artık.

aynı dertten muzdarip #2

el çırparak ya da ne bileyim düdükle, ıslıkla, bişeyle bi hayvanı şartlarsın ya, ne zaman duysa önce bi irkilir, anında kimyasal salınır beyninden vücuduna, sonra da uygular; biz insanları da egoyla şartlamışlar, hep o yüzden oluyo ne oluyosa. sırf ego denilen o his yüzünden belkide yapmayacağım ama başkaları yaptığından ters bi duruma düşmem söz konusu olacak şeyler yapıyorum. yapıyoruz. sanki ilkokuldan beri öğrendiklerinin hepsini hala uyguluyolar da, şimdi de öğrenmeliyim, çok çalışmalıyım hissine kapılıyolar bazılarımız. ondan bu hırsları. ondan saçma salak bi hoca aferin dediğinde yüzlerinde beliren o memnuniyet belirtisi. lan o da bi insan neticede. o da ağlıyo, onun da aciz kaldığı milyonlarca zaman var, o da çirkin ama isminin önündeki doç. prof. ıvır zıvır sıfatlarıyla hayata tutunuyo, o da hiçbirşeyi bilemeyecek kadar insan. eninde sonunda insan, put değil, tapınmak gerekmiyo, yalanmak da gerekmiyo. çok sinirleniyorum insanların o dersten alacağı notun harfini değiştirebilmek uğruna kendinden taviz vermesine. istemese de salakça tebessümle, tabii hocam, demesine. neyse, asıl korktuğum şeyse ya gerçekten öyle insanlarsa, not vb herhangi bişey için rol yapmıyolarsa, hakikaten kendi gibilerse. uyanın ya kandırıyolar bizi diye bağırasım geliyo. sıyırıcam artık. bi de şu sisteme dair bi iki gerçek anlasa ya insanlık, kendini şartlı kapamadan evvel..

aynı dertten muzdarip #1

bi anda insanlıklan soğudum yine bugün. çekil dedim kabuğuna kendi kendime. yeter. nasıl bi canlıyız biz ya, neyin peşindeyiz? anlamıyorum bazen hakkaten. neden yokken onca laf kurup acı çekiyoken, varken gözümüzü kırpmadan bozuyoruz? bozabiliyoruz? bu ikisi için gerçekten de bilinçli olmak gerekir mi, hani bilebile derler ya. yoksa bazen bilmeden mi yitiyoruz. ya da yitiyo muyuz yoksa öyle mi geliyo. bi insan daha kaç kez çekimser kalmak ister ki hayattan..

Mart 16, 2011

duyduk x duymadık

o saf tatlı ufak halimin ergen değişiminin ardından hayatımda ilk defa yetmiş kilonun altına düştüm. son tartıldığım halimden sekiz kilo eksiğim var şu an. sekiz. peh. her gören abi çok zayıflamışsın naapıyosun diyo. bilmiyorum. stresten stresten.

arada olur öyle #25

uzun zamandır sabah erkenden gelmiyodum okula, ya da geldiysem de gelmemişim gibi geliyor.bilmiyorum. ama bugün geldim, ufak bir kahvaltı, biraz dinlenmece sonra kendimi pc başında bilmem ne balansı yapmaya çalışırken buluyorum. ders çalışasım yok, denklik kurasım yok, reaksiyona hiçbir şeyi sokasım yok, çıkan gazı uzaklaştırasım yok, üretesim yok, saflaştırasım yok, basınç sıcaklık tayin edip onların uyup uymadığına bakasım yok, yok yok yok..

bu hissin neden olduğunu da biliyorum zaten. sorun öğleden sonraya verilecek rapor ya da muhtemel rapor sunumu ya da erken kalkmış olmam değil. kendimi bir fabrikada hayal etmek çok canımı yakıyor, çünkü istemiyorum. sabahın köründe tankerlerde, reaktörlerde vb işler yolunda mı? diye kontrol edesim yok. kimya mühendisi olasım yok. daha canlı birşeyler yapasım var, hayatımı o şekilde kazanasım var.

insanla, kültürle, müzikle, kitapla, dergiyle, kuşla ve böcekle uğraşasım var. bu yüzden şu an önümdeki kağıda karalanmış üç tane reaksiyon denklemi canımı bu kadar yakıyor. bu yüzden istediklerim ama yapamayacaklarımın şu sıralar bana yaptığı basınç tasarladığımız sistemdeki toplam basınçtan da fazla. belki hayali fabrikamız çalışacak ama ben işsiz olacağım kafada, ve herşey daha bir karmaşıklaşacak.

neyse, ben bir hava alayım. sonra oturup şu sistemi adam akıllı baştan bir irdeleyip tasarlayayım.

of.

Mart 10, 2011

arada olur öyle #24

hava ancak bu kadar soğuk olabilir heralde. mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır diyen o ulvi insan soğuktan ölmemiş olsa bari.

bi de sadece soğuk zamanlarda hatırlanan evsizler var ya, onlara üzüldüğüm kadar üzülmüyorum hiçbişeye. artık değişse ya şu sistem, siyaset, dünya böyle yeni baştan. soğuğun bile tadını çıkarsa insanlık, canı çektiğinde sıcacık evini bırakıp iki kartopu oynayıp geri dönebilse evlerine.

çiçekleri yemeyin

yoldan geçiyordu, durdu.. bir bahçe vardı.. donuk adımlarla, adım adım bahçenin duvarına yöneldi.. donuk gözlerle çiçeklere baktı, baktı.. çiçekler sıcaktı.. donmuş bir sesle bahçıvana sustu :

-bu çiçekler kesilecek mi? bu çiçekler gidecek mi?

bahçıvan dizlerine bahçeyi çöktü.. yüzüne çiçekleri döndü.. bir ışık yanmayordu, yandı, söndü.. elleri gözlerine baktı, gözleri ellerine aktı.. gözleri ellerini gördü.. elleri kördü.. sönen ışık yandı.. yanan ışık söndü.. dün yağmur yağacaktı, gün döndü, yarın yağdı, bugün dindi.. ağlayacaktı.. kim ağlayacaktı..


özdemir asaf.

Mart 09, 2011

varı

kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı
söylediklerim yitti, dinlediklerim kaldı
bir bilmek ülkesinin düşün-ili'ne vardım
öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı


özdemir asaf

Mart 01, 2011

benim aklım köşeli. #10

eski beni o kadar çok özlüyorum ki. nası anlatim..

vefa

oturduğum sokak başında limantepe diye antik bi yer var. her yıl özellikle yaz aylarında kazı ve inceleme için arkeologlar bilmem ne projesi dahilinde gelir, inceler. bulunanların yanısıra çalışan ameleleri de inceler tabi çalışıyolar mı diye.

hergün gelip geçmekten artık herşeyine, heryerine bakar oldum. kalıntıların yol tarafına bakan kısmındaki betonun üzerine daha beton kurumadan yazılmış bi yazı var;

"vefakar ameleler
15 kasım 2005
ahmet, hakan, hüseyin, rasim, hamdi, gökhan, reşat."

olmuş altı yıl. nerdeler, ne yapıyolar acaba. hala vefakarlar mı?

arada olur öyle #23

bira iyi güzel de bolca ve zamansız işetiyo arkadaş.

benim aklım köşeli. #9

yaz başında spotcuda bi koltuk gördüm. rengi sarı-hardal arası. aşık oldum resmen. nası tatlı.

-abla bu koltuk kaça?
-on lira o. aslında takımdı onlar da bozuldu. al götür.

ama bi başıma oturup da bu kadar düşüneceğimi bilsem, hergün aynı beni, hayalleriyle gerçek dünya arasında sıkışan beni burada oturduğumda bu kadar net göreceğimi bilsem, her oturduğumda lan olum yine aynısın be, bugun de hayat galip geldi diyeceğimi bilsem alır mıydım? bilmiyorum.

bi koltuktan nerelere geldik. heryerim ağrıyo, hiç kalkasım yok.

benim aklım köşeli. #8

bişeyin içinde toprak varsa kaldırması da zor oluyo. bu irice bi saksı da olabilir, ölüm de. zor.