Eylül 11, 2010
bir kaplumbağa gelmiş bayramın ikinci günü de kutlu olsun demiş.
evet, dedi. ben duydum.
bugün de hiç bir velet gelmedi şeker almaya. üç tane şeker ben yedim o kadar :) gerisi duruyor mutfakta. inanmazsan gel bak.
son yirmi dört saat içerisinde kurduğum üç tane cümle var. yok yok dört tane. ilki markete giderken yoldaki koyunlara söylediğim çok basit bir kelime ; mee. ve karşıdan gelen olumlu cevap; meee. ikincisi ve üçüncüsü merkette kullandığım "yeni bir kasa açabilir miyiz lütfen?" ve "kolay gelsin" iken dördüncü ve sonuncusunu da biraz önce güneşi doğururken yan bahçemdeki beyaz ata kullandığım "günaydın beyaz at" cümlesi olarak bugünün kayıtlarına geçirdim. pişman mıyım? hayır. neden pişman olayım ki?
bayramın ikinci gün filmi yeni bir yapım olan "the kung-fu kid" oldu. ha olmasa da olur muydu?, bence olurdu. çünkü ip usta'yı izledikten sonra cidden kid bir film olmuş.
efendim yemeğimizi yedik. kitabımızı okuduk. dizleri açalım diye sağa sola üç beş pedal çevirdik. güzide parkımıza gittik, geldik. sıkıldık, sustuk. düşündük, bir şeyler bulduk. çoğunda eksiğiz hala ama. affola, denedik. söyledik, ama sesimiz çıkmadı. derken bir güne daha başlıyoruz. bir kaç saat uyuyayım erken kalkacağım zaten çocuklar gelir belki şeker toplamak için.
bugünü kapatırken hep beraber dinliyoruz; "sylvain chauveau - dialogues avec le vent"
herkese günaydın.