Eylül 12, 2010

demiştim ben.


















sessizliğin kendine has bir güzelliği var. ezan okunuyor şu an, saksağan ve serçe sesleri var, alt kattaki ufaklığın konuşmaları duyuluyor; ne hoş. buzdolabının sesi. tuş sesi. yeter.

bugünle birlikte üçüncü defadır kahvaltıda ayva reçelini masaya koyuyorum. canım yemek istemiyor, zaten tatlı çok yiyemem, ama neden inatla hala masaya koyuyorum bilmiyorum. neye dayanarak bunu yapıyorum inanın ben de merak ediyorum.

latin amerika ya da avustralya'da emlakçılık yapıp, buradaki alışkanlıktan dolayı, orada da güney cepheli eve önem veren türk var mıdır acaba? birisinin ona söylemesi gerek; abi yanlışın var -kısa ve net- farklı yarıkürelerin insanıyız.

ulan (alıntıdır. bknz. rt ) başbakan olmak vardı hee şimdi. peh. ne istersen yap. akşama basket maçı var, ara spordan sorumlu devlet bakanını, hatta çağrı yap anlar o zaten (geçen derbide de çağrı yapmıştın anlamıştı), git izle. takıl kafana göre. düşünsenize yaşlı diktatör barışarock'ta sabah yediçeyrekte çiş sırasında :) kimse izin de vermez öyle aralardan da gidemezsin. sabahın körü ama millet cin gibi o bitmeyen sırada, aman altına etme garibim:) ulan ne mizah adam bu be. temel'den sonra her fıkraya gidebilecek bir mizacı var. çok yok böyle insan. değerini bilmek gerek.

an itibariyle evet oyu çıktı. demiştim ben.

şimdi misafirim var gitmem gerek.

hoşçakalın.