gezintiye çıkmanın sırrı, kendi dik kafalılığımızın esiri olmuş, meşgul ve kutuplaşmış yaşamlarımızda nadiren karşılaştığımız, zihnin bu 'müsait olma' halinde saklıdır. müsait olmak, vazgeçmenin ve eylemin az rastlanır bir sentezidir ve yürürken zihnin bütün melekelerini harekete geçirir. ruh âdeta görüntüler dünyasına uygun hale gelir. ne kimseye verecek hesabı vardır, ne de tutarlı olmak zorundadır. neticesiz bu oyunda, dünya, aylak aylak gezen maymun iştahlı kimseye, ciddi ve sistematik gözlemciye nazaran kendinden daha fazla şey bırakıyor olabilir.
bütün bu keşif ve sevinçleri sadece açık bir zihinle yürüyenler tecrübe edebilirler. gezintiye çıkmak bir yöntemmiş gibi, gezintiyi buna asla alet etmemek gerekir. ilkbahar güneşi tarafından çağrılıp, sırf kendine biraz zaman ayırmak için işiyle ilgilenmeyi bırakabilen kişinin karşısına kendiliğinden çıkar bu keşif ve sevinçler. açık bir yürekle, işleri ve kaderi bir anlığına kenarda bırakma arzusuyla çıkılmalıdır gezintiyle. gezintiden hiçbir kâr beklemiyorsak, meşguliyetlerimizi ve kaygılarımızı ardımızda, çekmecelerde bırakabiliyorsak, işte o zaman gezintiye çıkmak, var olmanın hafifliğini, kendiyle ve dünyayla özgür bir uyum içinde olan ruhun yumuşaklığını yeniden keşfe, o karşılıksız estetik âna dönüşebilir.