kafamı kaldırdığımda beliren bu ufacık pencereden gözlerime dolan sonsuzluğu izlerken, henüz günler önce yani, bir yıldızın doğumuna şahit oldum. çok uzakta bir yerde oluşturuyordu kendini ama onu yakınındayım gibi izledim. o kadar parlak o kadar olağanüstüydü ki, gözlerimi alamadım. o gün uyuyamadım. kim bilir kaç milyon yıl boyunca bu şekilde parıldayacak ve kendisinden çok çok uzak birilerinin gözlerini kamaştıracak, ve onu ilk gören benim, dedim. büyükçe bir haresi ve çevresini saran bir çekimi vardı, insanın ruhuna fısıldıyordu, uzakta olduğum için ne dediğini bilmiyorum hala ama eminim ki büyük bir heybetle yanıyor ve oluşuyordu. sanki çevresindeki irili ufaklı göktaşları ve rengarenk gaz bulutları hem ondan kaçmaya çalışıyor hem de kendini onun çekimine bırakmak istiyorlardı, onunla karışmak ve bin yıllarca var olmak istiyorlardı. bunu küçük penceremden bakarken anladım. daha önce dünya'da gördüğüm ve geceleri çaresizce sokak lambalarının ışığına giden küçük kanatlılar gibiydi yani, çaresizliklerinden anladım. çevresinde dönüp duruyorlardı, savruluyorlardı. kokusu yoktu, henüz yeni var oluyordu. kendini hiçlikten var ediyordu ki bu durum bütün inançlara ters bir durum, diye düşündüm. kitaplarda geçmeyen, kimsenin hayal edemediği ve olamaz böyle bir şey dediği şeyi gördüm penceremden. demek ki bu yıldız kendi inancını da oluşturacak, diye düşündüm. ve bunu ilk gören benim, çok güzel bir yıldız olacaksın, dedim. evrenin belirsiz ve uzak bu bölgesinde kendinden, olmaktan ve yaratacağı bu büyük güçten emin olan tek şey işte bu yıldızdı. bense o anlarda bir kurtarma gemisi, telsizde belli belirsiz bir ses, birbirine çarpıp dağılan gökcisimleri, birbirinin yörüngesinden geçen gezegenler ve zihnimde biraz daha çocukluk günlerimin belirmesini bekliyordum. bugün kendi kendimle konuşmayı bırakmamın üçüncü günü. oksijenim azalıyor.
Mart 08, 2024
benim aklım köşeli #117
bugün kendi kendimle konuşmayı bırakmamın üçüncü günü. bugün üçüncü gün ve oksijenim bitmek üzere. görünürde beni almaya gelen bir kurtarma gemisi yok, telsizde bir ses yok, birbirine çarpıp her yöne dağılan göktaşları yok, yakınımdan geçen yolunu kaybetmiş belli belirsiz bir gökcismi yok, kendi yörüngesinde ilerlerken gölgesi değişince bir anlık da olsa "bir başkasının yörüngesinden geçiyor galiba" dedirten bir gezegen de yok görünürde. üç gündür konuşmuyorum, üç gündür ses de yok. bugün konuşmayı bırakmamın üçüncü günü. bu koca gemiyse sadece bir çöp yığını artık evrenin belirsiz ve uzak bu köşesinde. aklıma çocukluk günlerim ve çocukluk günlerimde kurduğum hayallerim geliyor; en çok da yıldızları hayal ederdim. ne kadar uzaklar acaba?, diye düşünür hatta bir de hesaba kalkışırdım birbirimize ne kadar uzak olduğumuz belli olsun en azından diye. bilmek, insana mutluluk verir.